Yel Değirmenleri
Bodrum'un en önemli simgelerinden olan Yeldeğirmenleri 18. yüzyılın ortalarından 1970' lerin sonlarına aktif olarak kullanılmıştır.
Yel değirmenleri, çevredeki ve tepelerdeki taşlar kullanılarak rüzgâr alan tepelere inşa edilmiştir. Taşlarla silindirik yuvarlak bir kule yapılmış, kulenin tepesine, rüzgârın yönüne göre dönebilecek konik bir çatı oturtulmuştur. Çatı ile duvar arası yağlanarak, çatının kolaylıkla dönmesine olanak sağlanmıştır. Yelken bezlerine dolan rüzgârın çevirdiği pervanenin gücü ile, değirmenin zeminine oturtulan sabit taşın üzerindeki değirmen taşının çevrilmesi mümkün olmaktadır. Sabit taşın üzerinde dönen taş 20cm kalınlığında ve 180cm çapında bir taştır.
Rüzgârın bol olduğu günlerde yel değirmeninin saatte 20 teneke (320kg), verimli bir yel değirmeninin günde 120 teneke (2 ton) kadar buğdayı öğütürmüş. Rüzgârı iyi alan yel değirmenleri 12 ay çalışırmış. Değirmenlerde, buğdayın yanı sıra arpa, mısır yarması ve bulgur da öğütülürmüş. Yel değirmenlerinin Bodrum ekonomisinde çok önemli bir işlevi varmış. Köylüler ürettikleri buğdayı tepelerdeki yel değirmenlerinde öğüttükten sonra merkeplerle, katırlarla, develerle yalılara (kıyıya) taşırlarmış. Yalılarda bulunan taş fırınlarda bu unlarla pişirilen ekmekleri, kıyıya yanaşan, uzun süre denizde kalacakları için bolca ekmek stoku yapmak zorunda olan denizciler alırmış. Unların bir bölümü de karşı adalara ihraç edilirmiş.
Şimdilerde yalnızca Bodrum’un süsü olma görevi üstlenen yel değirmenlerinin en büyüğü denize bakan üç tanesi, 1951’de vefat etmiş Hasan Dayanıklı’ya aitmiş. Her değirmenin etrafında da arsaları varmış. Bodrumlular tahıllarını, kuzu ve keçi derisinden yapılan darçıklara koyarak eşekler ve develer üzerinde bu değirmenlere getirirlermiş. Değirmenci Hasan Dayı darçıkların üzerine eski yazı ile isim ve numara yazar, sırası gelince de değirmende öğütürmüş, el emeği ve alın teri ile. Ya rüzgâr yoksa? İşte o zaman orada yatılır, beklenirmiş rüzgâr. Bu bekleyişte sohbet koyulaşır, dolunayın denizde yakamozlar yaptığı gecelerde türküler söylenirmiş sabahlara kadar.
“Aman kuzum dermenci, yavrum canım dermenci
Bal dudaklar senin olsun, öğüt buydayı
Olmaz hanım olmaz, yelkenler rüzgâr dolmaz
Arkadaşlar kayıl olmaz, sar git buydayı
Aman kuzum dermenci, yavrum kuzum dermenci
Her yanlarım senin olsun, öğüt benim buydayı
Oldu hanım oldu, yelkenlere rüzgâr doldu
Her yanların benim olsun, senin buyday un oldu”
![]() | ![]() |
---|---|
![]() | ![]() |
![]() | ![]() |
![]() |